Kantaron yağı binlerce yıldır alternatif tıpta kullanılan gerçekten çok faydalı bir yağdır. Halk arasında sarı kantaron adını verdiğimiz, bilimsel olarak da Hypericum perforatum adıyla bilinen bitkinin çiçekli kısımlarının kaliteli bir yağda belli bir süre bekletip süzmek sureti ile elde edilir. Yani aslında çiçek yağda bir süre demlenmiş olur çayı demlediğimiz gibi.
Aslında yapımı kolaydır ve herkes kendi evinde kendi ihtiyacı kadar kantaron yağını yapabilir. Aşağıda nasıl yapılacağını tarif edeceğim.
Sarı Kantaron Bitkisi:
Sarı kantaron (Hypericum perforatum), Kılıç otu, Mayasıl otu ve Koyunkıran adlarıyla da bilinir. Sarı kantarongiller (Hypericaceae) familya’sındaki Hypericum cinsinin çiçekli bitki tip türüdür. Dünyanın birçok yerinde bulunan bir bitkidir. Tür, çiftlik hayvanları için zararlı olmasına ve reçeteli ilaçlarla etkileşmesine rağmen yüzyıllar boyunca halk tıbbında kullanılmış ve halen de kullanılmaya devam edilmektedir.
Kullanılan Kısımları:
Çiçeklenme döneminde bitkinin çiçek ve tomurcukları veya tüm toprak üstü kısımları toplanarak hemen veya kurutulduktan sonra kullanılır. Asıl işe yarar maddeler çiçekte yoğunlaştığı için toplarken çiçekli kısımlarını daha çok yaprakları daha az toplamak uygun olacaktır.
Kantaron Yağının Yapılışı:
- Taze Bitkiden Yapılışı: Çiçeklenme döneminde ve yağmurlu ya da kapalı olmayan güneşli bir günde (çünkü güneş altında işe yarar etken maddeler daha çok salgılanır) temiz olduğuna emin olduğunuz yerlerden toplanmış olan (araç emisyon gazlarına maruz kalmamış, çevrede fabrika dumanı olmayan, üzerine toz toprak oturmamış) sarı kantaron çiçeklerinizi bir sofra bezi üzerine yayarak balkon gibi açık havada veya açık pencere önünde bir gece havalandırın. Ertesi gün uygun büyüklükteki bir cam kavanoza sıkıca doldurun. Doldururken çiçekleri elinizle hafifçe sıkarak örseleyin. Kavanozun omuz kısmına kadar çiçekleri doldurduktan sonra geri taşmamaları için tahta çubuklarla gerdirin. Elinizde var olan kaliteli ve tercihen soğuk sıkım sızma zeytin yağından kavanozun yarısına kadar doldurun. 1 saat kadar bekletip koymuş olduğunuz tahta çubukların hizasına kadar tekrar doldurun. Bu kez 2 saat bekleyin ve kavanozun ağzından 2 cm aşağıda, çiçeklerin üstündeki tahta çubukları da en az 2 cm geçmiş olacak şekilde tekrar zeytinyağı doldurun. Kapağını gevşekçe kapatarak altına bir kap yerleştirin ve evinizin güneş almayan gölge ama sıcak bir yerine koyun. Eğer güneş ışığı kaçınılmazsa üzerini bir gazete, sofra bezi vs. ile örtün. Ertesi gün kapağı açıp yağ seviyesini kontrol edin. Eğer azalmışsa az önce söylediğim seviyeleri gözeterek tekrar doldurun. Kapağını yine gevşekçe kapatın. 24 saat daha bekledikten sonra eğer yağınız taşmışsa altına koymuş olduğunuz kapta birikmiştir, onu içine aktarın. Yağ azalmışsa son kez ekleme yapıp kapağını bu kez sıkıca hava almayacak şekilde kapatın. Yağ taşıp kavanozun dışını kirletmişse bunu temizleyin ve evinizde varsa alüminyum folyo ile kavanozu güzelce sarıp hiç ışık almamasını garanti edin. Evinizin en karanlık ve bu kez en serin yerine yerleştirip üzerine tarih atın. 90 gün (3 ay) bekledikten sonra kavanozu açıp içindeki yağı tülbentten süzün. Rengi bordo olan bir yağ elde etmiş olacaksınız. Bu işi gece ya da gölgede yapmanız önemlidir. Süzdüğünüz yağı ağzı sıkıca kapanabilen tercihen koyu renkli küçük cam şişelere aktarın. Şişeleri tam olarak doldurup ağzını sıkıca kapatın. Yine güneş ışığı ve ısıdan uzakta muhafaza edin. Lazım olduğunda kullandıktan sonra yine şişenin ağzını sıkıca kapatın.
- Kurutulmuş Bitkiden Yapılışı: Bazen taze bitki bulsak da onu yapmaya vakit bulamayabiliriz. Bu durumda kuru bitkiden de yapabilirsiniz. Ancak tazesi kadar aromalı olmayacağı gibi faydalılığı da tazesi kadar olmayacaktır. Ama yine de iş görecektir. Rengi bordo – kırmızı değil sarı olacaktır. Kırmızı renge alışkınsanız kurusundan yapınca sarı olması sizi şaşırtmasın. Yapım aşamaları ve bekleme süreleri tazesi ile aynıdır.
Neden Karanlıkta Bekletiyoruz?
Sebebi gayet basit. Işık hele güneş ışığı hepimizin bildiği gibi bir enerjidir ve ışık çeşitli maddelerle çeşitli şekillerde bir etkileşime girer. Bunun sonucunda maddenin kimyasal yapısı değişir ve vücuttaki etki mekanizması da değişir. O nedenle her türlü yiyecek ve içeceğimizi, ilaçlarımızı ışıktan korumamız gerekmektedir.
Bazı kaynaklar kantaron yağı hazırlanırken güneş ışığında bekletmeyi önerirler. Oysa bu hem bitkimizin içindeki etken maddelerin hem de kullandığımız zeytin yağının kimyasını bozar. Yağ acılaşır, asitliği artar. Cilde sürüldüğünde yarayı iyileştirmesi beklenirken aksine cildi tahriş eder. Bitkimizdeki faydalı maddelerin de kimyasal yapıları tıpkı yağda olduğu gibi değişerek artık beklenen faydayı gösteremez hale gelir.
İşte tüm bu nedenlerden ötürü biz hazırlayacağımız kantaron yağını mutlak karanlıkta hazırlamamız gerekir. Bu şekilde hazırladığınız yağınızı yine karanlıkta, nemsiz ortamda, serin bir yerde ve ağzı sıkıca kapalı olarak saklamanız koşulu ile en az 5 yıl saklayıp güvenle kullanabilirsiniz.
Kantaron Yağı Ne İşe Yarar?
Burada yazacaklarım kesinlikle bir reçete değildir ve bir tedavi yöntemi olarak algılanmamalıdır. Bir sağlık profesyoneli olarak her zaman söylediğimiz gibi her türlü sağlık sorununuzda internetten, kitaplardan, konu komşudan, arkadaşlardan tavsiye almak yerine öncelikle hekim, eczacı gibi sağlık profesyonellerine danışmak gerekir.
Sarı kantaron yağı yüzyıllardır çeşitli hastalıkların iyileştirilmesi için kullanılmış ve bu nedenle yakın dönemde pek çok farmakolojik araştırmaya konu olmuştur. Yapılan çalışmalar doğrultusunda bitkinin iyileştirici etkileri ve kullanılabileceği hastalık endikasyonları şu şekilde sıralanabilir:
Antimikrobiyal Etki:
Sarı kantaron yağının içeriğinde fazla miktarda bulunan hiperforin bileşiği güçlü antibakteriyel etkiye sahiptir. Metilisine dirençli Stafilokok aureus (MRSA) gibi güçlü patojenler dahil olmak üzere, test edilmiş tüm gram pozitif bakterilerde büyümeyi durdurucu etkisi bulunan hiperforin bu özelliği sayesinde pek çok alanda antibakteriyel ajan olarak tercih edilebilir.
Yara ve Yanıklarda:
Sarı kantaron yağı, kolajen sentezini uyararak doku gelişimini hızlandırır ve yeni hücre üretimini destekler. Bu kıymetli etkisi sayesinde yüzyıllar boyu yara ve yanık bakımında ilk tercih edilen bitkilerden biri olmuştur. Farmakoloji biliminin gelişmesiyle sarı kantaron yağının yara iyileştirici aktivitesini değerlendiren pek çok çalışma yapılmış ve bu değerli bitkinin yanık dahil çok sayıda doku yaralanmasının tedavisi için güvenilir olduğu ortaya koyulmuştur. Zeytinyağı ile maserasyon yöntemiyle elde edilmiş olan sarı kantaron yağı aynı zamanda antiseptik etkisi ile de yara ve yanıkların temizliğinde güvenle kullanılabilecek içeriğe sahiptir.
Mide Koruyucu:
Antik dönemde mide ülserlerinin tedavisinde kullanıldığı bilinen sarı kantaron yağının bu etkisine yönelik yapılmış çalışmalar sayıca azdır. Ancak sonuçlanmış sınırlı çalışmalar doğrultusunda Hypericum perforatum’un, mide içeriğinde antibakteriyel etki gösterdiği ve bu sayede ülserle ilişkili Helicobacter pylori enfeksiyonunu önlediği; aynı zamanda steroid ve nonsteroid ilaçlarla birlikte alındığında asit salgısını düzenleyerek mide koruyucu etki gösterdiği söylenebilir. Mide ülserini tedavi etmek ve mide koruyucu etkiden faydalanmak için sarı kantaron yağının sabah ve akşam olmak üzere günde 2 defa, yemek öncesinde, yaklaşık 10 ml kadar içilmesi tavsiye edilir.
Basur ve Varislerde:
Henüz bu hususta yapılan çalışmalar sonuçlanmamış olsa da, bir takım insanlar iç ve dış basur ile şişkinleşmiş varisli damarların üzerine bir pamukla günde 2 kez sürülmek sureti ile faydalı olduğunu öne sürmektedirler.
Sarı Kantaron Yağının Yan Etkisi Var Mıdır?
Yan etki profili açısından oldukça güvenli bitkilerden biri olan sarı kantaronun nadiren raporlanmış yan etkileri bulunur. Mide bulantısı, ciltte kızarıklık, huzursuzluk ve yorgunluk hissi gibi hafif seyreden yan etkiler, sıklıkla bitkinin tavsiye edilen dozdan daha yüksek dozlarda uygulanması sonucunda ortaya çıkar.
Yan etkileri değerlendirmek ve bitkinin güvenilirliğini test etmek için yapılan pek çok çalışma sonucunda sarı kantaron yağının ciddi yan etkilere neden olmadığını söylemek mümkündür. Yaklaşık 35 bin hasta ile yapılmış geniş çaplı bir çalışmada, hastalara belli sürelerde ve uygun dozlarda sarı kantaron uygulanmış, baş ağrısı, mide bulantısı, hazımsızlık ve kalp hızında artış şikayetleri dışında herhangi bir yan etki gözlenmemiştir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından tıbbi bitki unvanı almış olan sarı kantaron bitkisi, yan etki açısından son derece güvenilir bir bitkidir ancak tıbbi etkisi nedeniyle bazı ilaçlarla etkileşim gösterebileceğini göz önünde bulundurmak gerekir. Yapılmış bazı çalışmalar sonucunda sarı kantaron yağının oral doğum kontrol ilaçlarının etkisini azalttığı, karaciğer enzimleri üzerinde değişikliğe neden olduğu, kan sulandırıcı olarak bilinen antikoagülan grubu ilaçların etkinliğinde azalmaya yol açtığı söylenebilir. Özellikle kronik hastalığı olan ve düzenli ilaç kullanan kişiler sarı kantaron bitkisi ile ilgili herhangi bir içeriği tüketmeden önce hekim veya eczacıya danışmalı, tüm tedavi sürecini uzman gözetiminde gerçekleştirmelidir.
NOT: Yara ve yanıklarda kullanmanızda herhangi bir sakınca olmamasına rağmen mideniz için veya antidepresan etkisinden faydalanmak için içmek sureti ile kullanacaksanız mutlaka bir hekim veya eczacıya danışınız. Sizde var olan tüm hastalıkları ve kullandığınız ilaçları hekiminizle veya eczacınızla paylaştıktan sonra kantaron kullanıp kullanamayacağınız veya nasıl kullanacağınız konusunda destek alabilirsiniz. Söz gelimi hamilelerin, yüksek tansiyonu olanların, antidepresan kullananların, oral kontraseptif kullananların kantaron yağını içerek kullanmaları uygun olmayabilir.
Sağlıklı günler dileği ile.
_________________________________________
Kaynak: MedicalPark, Vikipedi