Kuşburnu nedir?
Kuşburnu dediğimiz meyve yabani gül (Latince Rosa Canini) bitkisinin meyvesidir. Yabani gül de dikenli ve uzun dalları olan bir çalı şeklinde bitkidir. Meyveleri eylül – ekim aylarında olgunlaşarak yumuşar. Kuşburnunun eti (kabukları) yüksek düzeyde antioksidanlar, özellikle polifenoller ve askorbik asit, ayrıca karotenoidler ve B ve E vitaminleri içerir. Kuşburnu, doğal şekerler, organik asitler, çoklu doymamış yağ asitleri, polifenoller ve uçucu yağ ile birlikte yüksek miktarda karotenoid ve askorbik asit (C Vitamini) içerir bu da onu tüketim için mükemmel yapar. Limondan 60 kat daha fazla C Vitamini içerir. Belki de doğadaki en yüksek C Vitamini içeren meyvedir. Şurup, çay, sirke ve marmelat yapımında kullanılır.
Kuşburnu Sirkesinin Faydaları:
- Solunum yolu hastalıklarını daha hızlı iyileştirir. Kuşburnunun içinde bolca C vitamini bulunduğundan, bu vitamin grip, nezle, bitmek bilmeyen öksürük, burun tıkanıklığı, hatta astım, bronşit, nefes darlığı gibi birçok solunum yolu hastalığı ya da kış rahatsızlığında oldukça etkilidir.
- Yüksek kolesterolün düşmesini sağlar. Kolesterol seviyesinin dengelenmesinde önemli roller oynayan kuşburnunu böyle bir amaçla kullanacaksanız mutlaka öncesinde doktorunuza veya eczacınıza danışmanızda fayda var.
- Ödem söktürücü bir etki oluşturur.
- İltihaplı bölgelerin daha hızlı iyileşmesine destek olur. Antioksidan etkisi sayesinde vücuttan serbest radikalleri uzaklaştıran kuşburnu, aynı zamanda iltihaplı bölgelerin daha hızlı iyileşmesine de yardım eder. Eklem iltihaplanmalarında dahi olumlu etkilerde bulunduğu söylenmektedir.
- Kansere karşı vücudu korur. Kanserli hücrelerin oluşumunu engellediği gibi var olan zararlı hücrelerin yayılıp çoğalmasının da elinden geldiğince önüne geçer.
- Kan şekerini dengeleyerek şeker hastalığına iyi gelir. Tıpkı kolesterolde olduğu gibi kuşburnu, şeker hastalığında da kendine önemli roller edinir ve kan şekerinin dengelenmesini sağlar. Bu sayede özellikle yüksek kan şekeri problemi nedeniyle şeker hastası olanların yardımına koşar. Tabii yine de düzenli olarak kullanmaya başlamadan önce doktorunuza veya eczacınıza danışmanızda yarar var.
- Böbreklerin sağlıkla çalışmasına destek olur. Kuşburnu içerdiği bazı faydalı asitler sayesinde böbreklerin de sağlıkla çalışmaya devam etmesini sağlar. Bu özelliği nedeniyle özellikle böbrek rahatsızlığı bulunanlara önerilmektedir.
- Kabızlık sorununa çözüm olur. Bağırsakların aktivitelerini de etkileyen kuşburnu, kabızlık tedavisinde de önerilen bitkisel yöntemlerden biridir.
- Sivilceleri yok eder, cilt sağlığını korur. Ciltte oluşan sivilcelere, akne ya da yara izlerine de iyi gelir. Çok daha ışıl ışıl bir cilde sahip olmamızı sağlar. Bunun için düzenli olarak kuşburnu sirkesi ile cildinizi temizlemeniz gerekir.
Kuşburnu Sirkesinin Yapılışı:
Kuşburnu Sirkesinin Kullanılışı:
Hazırladığımız sirkelerimizi yemeklerimizde, turşu ve soslarımızda kullanabileceğimiz gibi şifa amaçlı içmek suretiyle de kullanabiliriz. Eğer amacımız şifa ise kullanım şeklimiz şöyle olmalı: 1 çorba kaşığı (15 ml) sirkeyi bir su bardağı (200 ml) içme suyuna döküp karıştırın. Bu karışımı günde 1 veya 2 defa TOK karnına (sakın aç karnına içmeyin) için. Benim önerim sabah kahvaltısının peşine günde 1 bardak içmek şeklindedir. Bu şekilde 3 hafta üst üste içip bir hafta içmeyin. 1 hafta boş geçtikten sonra 3 hafta tekrar üst üste her gün içerek yine 1 hafta ara verin. En kolayı ayın 1. günü içmeye başlayın 23. günü içip bir sonraki ayın 1. günü tekrar içmek üzere ara verin. Böylece unutma riskini bertaraf etmiş olursunuz.
Ne sirkesi içerseniz için mutlaka tok karnına tüketin. Aç karnına içerseniz asidik yapısı nedeni ile midenize zarar verebilirsiniz. Ülser gibi kronik bir hastalığınız varsa hiç bir sirkeyi doktorunuza veya eczacınıza danışmadan içmeyin.
Afiyet şifa olsun!
Not: Sirke konusunda daha fazla destek ve bilgi almak için Facebook’ta bulunan SİRKEMİN ÖYKÜSÜ © 2020 adlı grubu ziyaret edebilirsiniz.
Üstad vermiş olduğunuz ayrıntılı bilgiler için çek teşekkür ederim. Şeker eklemek biz şeker hastaları için sakıncalı olmayacak mı bunu merak ettim. İlginize teşekkür eder kolaylıklar dilerim.
İlginize teşekkür ederim Mustafa Bey. Şeker eklemenin ne size ne bir başkasına zararı olabilir. Çünkü süreç boyunca maişedeki şeker fermente olarak alkole, alkol de fermente olarak asetik asite dönüşecektir. Sonuçta sirkenizde sizin eklemiş olduğunuz şekerin zerresi kalmayacak ki sizin kan şekerinizi yükselterek size zarar versin. Kaldı ki bir çok sirke türü düzenli ve kuralına uygun kullanıldığında kan şekerini düzenlemeye yardımcı olabilir.
Saygılar.
Şimdi gerçekten içim rahatladı teşekkür ederim. Sırf bu nedenle sirke hazırlarken şeker kullanmıyordum. Artık gönül rahatlığı ile kullanabilirim.
1- “Kavanozun kapağı kapatılıp içine hiç bir şey eklemeden 24 saat daha beklenir.”
2- “Kapağını kapatıp varsa hava kilidi takın, yoksa kapağı hava çıkmasına izin verecek şekilde gevşek kapatın.” demişsiniz.
1- İlk 24 saat neden bekledik?
2- Kapağını kapatırsak şarap yapmış olmaz mıyız? Normalde kavanozun ağzını tülbentle kapatmıyor muyduk?
Teşekkür ederim.
Mustafa Bey, ilk olarak meyveleri kavanoza koyup su ile seyreltmeden evvel mayalarımızın çalışmaya ve çoğalmaya başlamasını sağlamak adına 24 saat hiç bir şey eklemeden kapağı kapalı olarak bekletiyoruz. Bu şekilde bekledikten sonra su eklerseniz meyveler hemen üste çıkar. Bu mayalarımızın işbaşı yaptığının göstergesidir. Ama bekletmeden hemen su eklerseniz meyveler dipte kalır, 12-24 saat sonra üste çıkar. Mayalar ancak kendilerine gelmiştir çünkü. Köpürme işlemi beklemiş kavanozlarda 24 saat içinde başlarken, bekletilmemiş kavanozlarda 48-72 saat sonra başlamakta ve daha yavaş ilerlemektedir.
2. sorunuza gelince. Sirke oluşumu 2 aşamalı bir fermantasyonlar zinciridir. İlk aşamada maişedeki şeker maya mantarlarınca (Saccharomyches cerevisiae gibi) alkole çevrilir. Bu esnada karbondioksit çıkışı olur. Oksijene ihtiyaç duymayan bir fermantasyondur bu. O nedenle kapağın açık olmasına da gerek yoktur. Kapak açık olunca kavanoz içine bizim istemediğimiz mayalar girebilmekte bunlar süreci olumsuz etkilemektedir. Ayrıca karbondioksit gazı çıkarken kavanoz kapağı açıksa üretilen alkolün bir kısmı da çıkan karbondioksit gazına tutunarak çıkar gider. Oysa bu alkol bizim sirkemizin temeli olacak asetik asidin hammaddesidir ve kaybetmek istemeyiz ki sirkemiz keskin olsun. O nedenle ilk aşamada kapağını kapalı tutuyoruz. İkinci aşamada ise bu kez Acetobacter türü asetik asit bakterileri devreye girer ve üretilen alkolü havanın oksijeni ile birleştirerek asetik aside fermante eder. Bu esnada ortamda oksijen olması şarttır. O nedenle kavanozun ağzına 2. aşamadan itibaren tülbent bağlayarak hava ile temas etmesini ve böylece havanın oksijenini kullanabilme imkanı bulmasını sağlamış oluruz.
Şarap konusuna gelince. Hayır kesinlikle şarap yapmış olmayız. Çünkü şarap ile sirke yapımlarında başlangıç benzer olsa da şarapta 2. aşama fermantasyon yoktur. 1. aşamada iş biter ve dinlenme fıçılarına konur. Ayrıca başta da dediğim gibi ilk aşama birbirine benzese de şarap yapımı daha farklıdır ve daha yüksek oranda alkollü çözelti elde edilir. Sirkenin ön maddesinde ise alkol oranı daha düşüktür. Ayrıca ekmek dahil her türlü mayalı üründe alkol oluşmaktadır. Ama bu alkol ya pişirme esnasında uçup gitmekte ya da sirke örneğinde olduğu gibi tekrar fermante edilerek asetik asit gibi tamamen farklı maddelere dönüşmektedir.
Saygılar.
Anladım. Çok teşekkür ederim Fevzi Bey. Yazılarınızı okudum hepsi birbirinden değerli. Tekrar tekrar teşekkürler. Saygılarımla.